Bu ülkenin en büyük sorunu dürüstlüktür. Herkesin dürüstlüğe
övgüler dizdiği, ama neredeyse kimsenin dürüst olmadığı bir ülkede yaşıyoruz.
Birbirimize dürüst olma üzerine nutuklar atıyoruz, ama dürüstçe düşüncesini
ifade edenleri de kınıyoruz. Açıkçası dürüst insanlardan hoşlanmıyoruz.
Karşımızdakilere şirin görünmek adına gerçekleri gizlemek
gerektiğini düşünebiliyoruz. Kendi ideolojimizin haklılığına insanları
inandırmak adına gerçekleri görmezden gelebiliyoruz. Aynı fotoğrafa bakıp
görüneni değil de görülmesi gerekeni konuşabiliyoruz. Görülmesi gereken de
genellikle bizim istediğimiz şekilde olmalıdır. Diğeri eleştirilmelidir. Çünkü
biz idrakimizi de bağlı olduğumuz ideolojilere teslim ediyoruz. Cemil Meriç’i
anmadan geçmek mümkün değil: “İzm’ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri.
İtibarları menşe’lerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı.”
Çok haklısın güzel insan. Nedense "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" emrini bilmemize reğmen dürüstlüğü hep karşımızdaki kişilerden bekliyoruz. Kendimizi unutuveriyoruz.
YanıtlaSilÇocukluktan beri belleğimize kazınan "Her doğru her yerde söylenmez" sözünün de etkisi ile karşımızdakileri eleştiremiyoruz. Bana göre, eğer karşımızdaki kişinin eleştirilmesi gereken bir durumu var ve biz bu eleştiriyi o kişinin yüzüne karşı yapamıyorsak (istisnalar hariç) çok büyük ihtimalle o eleştiriyi arkadan yaparız.
Sorunlu bir toplumuz ama çözüm için hiçbir çabamız yok. Herkes gözünü başkasının zaafına dikmiş durumda, kendi zaafını görense nerdeyse yok gibi.